YAYINLAR

28 Mar 2018

THE BLIND SIDE(KÖR NOKTA) FİLMİNİN PSİKOLOJİK İNCELEMESİ


'' Bazı insanlar soğan kabuğu gibidir,anlayabilmek için katman katman kabuğunu soymak gerekir.''    


     
     Babasını hiç tanımayan, uyuşturucu bağımlısı bir annenin oğlu, çocukluğundan beri nerede kaldığı belli olmayan, hayatı sokaklarda geçen kabuğunun katman katman soyulması gereken koca Mike ve bu kabuğu soymaya kalkıp ona bambaşka hayat veren anne Leigh...

Michael Oher (koca mike), spora olan yeteneği sayesinde zengin ailelerin çocuklarının okuduğu okula, okulun futbol takımının yöneticisinin ısrarıyla kaydolur. Dönem sonu Mike'nin not ortalaması 0,6 olarak belirlenmiş fakat bu elbette onun zekasının düşük olduğunu göstermez. Ama maalesef akademik öğrenme zorluğu çeken bir çocukla karşılaştığımızda genellikle zihinsel yetersizlikten kaynaklandığını düşünürüz. Zeka ile birlikte her alanın öğrenme yeteneğinden söz edebiliriz. Yabancı dil öğrenemeyen, isim hafızası iyi olmayan, ezberleme sorunu yaşayan, ya da top oynama yeteneği kötü olan kişiler bu alt alanlarla öğrenme yeteneğinin az olduğu söylenilebilir. Zekayla ilgili çeşitli araştırmalar gerçekleştiren Gardner zekanın yedi farklı boyutunun olduğunu ileri sürmüştür. Mike’nin top ile oynanan spor dallarında oldukça başarılı oluşu, bu yedi zeka türünden;koordinasyon,denge,hız,el becerisi gibi fiziksel becerileri gerektiren devinimsel zeka ile uyuşmaktadır. Not ortalamasına göre devletin yaptığı  kariyer eğilimi testinde sosyal ilişkiler %3,öğrenme kabiliyeti %5, koruma iç güdüsü ise %98 olarak belirlenmiştir. Amerikan futbolunda sol iç  oyuncu olarak yer alacaktır. Sol iç oyuncunun görevi ise oyun kaptanını gelebilecek her türlü tehlikeden ve ataktan korumak ve kör noktasını kapatmaktır. Koruma iç güdüsünün %98 oluşu Mike'nin futbol kariyerindeki başarısını büyük ölçüde etkileyecektir.

        Hiç göremediği babasının öldüğünü öğrenen ve ardından kaldığı evde istenmediğine dair sözler duyup çocukluğundan bu yana travmatik olaylarla karşı karşıya gelmiştir. Stres yaratıcı olarak algılanan olaylar, insan deneyiminin olağan yelpazesi dışına düşen travma, kontrol edilemeyen veya önceden kestirilemeyen olaylar, yaşam koşullarında büyük değişiklikleri temsil eden olaylar ya da iç çatışmalar karşısında meydana gelir ve bunlar karşısında oluşan strese verilen tepkiler anksiyete, öfke ve saldırganlık, duyarsızlık ve depresyon,bilişsel bozukluk olarak karşımıza çıkar. Mike’de ki görülen tepki ise bilişsel bozukluktur. Bilişsellik beynin düşünme, bilgi işleme, bilgi depolama yeteneğidir. Travma sonrası yaşanılan bilişsel bozukluk öğrenme zorluğunu da beraberinde getirir. Dolayısıyla Mike’de olduğu gibi bu tramvalar, içe kapanıklığı ve sosyal çevreden kendini geri çekme ile de karşılaşabilinir.


Mike’nin bu kötü durumunu fark edip onu evinde kalması için ikna eden anne Leigh, Mike’ye iyi bir yaşam sunmak için elinden geleni yapıyor. İçe kapanık olan Mike artık annenin ılımlı yaklaşımıyla onunla bir şeyler paylaşıp geribildirimde bulunuyor. Dolayısıyla bu sosyal hayatına da olumlu bir şekilde yansıyor. Mutlu bir aile hayatı Mike’nin geçmişte yaşadığı travmaları hafifleterek, onun öğrenme zorluğunu aşmasını da kolaylaştırıyor. İlk geldiğinde verilen sınav kağıdına soruları cevaplamayıp resim çizen Mike, daha sonralarda sorulara doğru yanıtlar vermeyi başarıyor.

        Olumlu Pekiştireçler tepkiden sonra gelen iştah açıcı uyaranlardır. Olumlu pekiştirmenin bir alt başlığı olan içsel pekiştirme kişinin  kendi içinde yaşadığı hazdır. Dolayısıyla Annenin Mike’ye hiçbir çıkarı olmadan bir karşılık, bir ödül beklemeden ona yardım edip kendi içinde bundan gurur duyup mutlu olması içsel bir pekiştireçtir. Annenin sergilemiş olduğu bu  tutum Kant’ın etik anlayışıyla da bağdaşmaktadır; ona göre etik çıkarsızlıktır ve bir şeyi, hiçbir çıkar ve menfaatimiz olmadan yapmamız gerekir. Bir kedi sırf beyaz ve sevimli diye onu beslemek bile etik değildir Kant’a göre.  Dolayısıyla Mike bir zencidir ve onların toplumunda zencilere alt sınıf gözüyle bakılıp, siyah olmanın bir kusur olarak görülmesine rağmen anne ona karşı hiçbir çıkar gözetmeksizin kant’ın ödev ahlakını uygulamıştır.  Daha sonrada Mike ve oğlunun kaza yaptığını öğrenip kaza yerine geldiğinde polislere ‘’onlar benim çocuklarım’’ demesiyle de Mike'yi oğlu gibi benimsediğini göstermektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere anne olmak her zaman için biyolojik faktör gerektiren bir şey değildir. Psikolojik boyutuyla anne olmanın biyolojik olandan önemi daha büyüktür. Aynı zaman da bu sahnede Mike’nin  kaza anında hava yastığından çocuğu koruması da elbette koruma iç güdüsünün %98 oluşuyla ilişkilidir. Burada kaza, koşulsuz uyarıcı, koruma iç güdüsü koşulsuz tepki, çocuk ise nötr uyarıcı halindedir. Kaza ile çocuğun tehlikede kalmasıyla koşullu uyarıcı ve bunun sonucunda çocuğu korumak koşullu tepki haline gelir. Dolayısıyla burada klasik koşullanma söz konusudur.
 

Antremandayken Mike’yi gözlemleyen hocası Mike’nin sürekli başarısız davranışlar sergilediğini görüyor ve bunun üzerine Mike’nin daha iyi oynaması için yönlendirmeler yaparak Mike’ye hakaret edip bağırıp çağırarak ona psikolojik bir cezada bulunuyor. Psikolojik ceza etkili olmayan ceza türlerinden biridir. İşte burada karşımıza çıkan olumsuz bir pekiştirmedir. Olumsuz pekiştirme de sergilenen davranışın yapılma sıklığını arttırdığından Mike’nin başarısızlığı giderek artıyor. Bu durumu gözlemleyen anne Leigh, duruma farklı bir yöntemle müdahale ediyor; ‘’ biri bana saldırsaydı beni nasıl korurdun?, kaza anında oğlumu nasıl korudun ? işte bu takımı da öyle koru, bu takım senin ailen onlara saldırmalarına izin verme!’’ anne burada Mike’nin koruma iç güdüsünden faydalanarak ona farklı bir öğretme şekli uyguluyor. Annenin söylediklerini dikkate alan Mike, takımı adeta ailesini koruduğu gibi koruyup, başarılı bir şekilde ilerliyor. 
Mike artık aile ve takım arasında bir bağlantı kurarak bu bağlantıyı kurarsa başarıya ulaşacağının farkına varıyor. Burada söz konusu olan koşullanma araçsaldır. Örneğin salgılama, köpeğin yemeğe verdiği normal bir tepkidir. Ama bir organizmaya yeni bir şey öğretmek istiyorsak ‘’bir köpeğe yeni bir numara yapmayı öğretmek gibi’’klasik şartlandırma kullanılamaz. Hangi şartsız uyaran köpeğin oturmasını ya da yuvarlanmasını sağlayabilir? Köpeği eğitmek için onu önce numarayı yapması için ikna etmek gerekir ve sonra onu onaylayıp ya da ödüllendirmek gerekir.

 Thurndike ve Skinner’ın  yaptığı kedi ve fare deneyleri de bu şekildedir. Kedi deneyinde kedi bir çok denemeden sonra nasıl yemek ile sürgü arasında bir bağlantı kurup kafese konulduğu gibi sürgüye basmayı öğreniyorsa, Mike’de takım liderini korursa başarıya ulaşacağını öğreniyor. Ve bu koruma annenin aile ve takım ikilisi arasında bağlantı kurmasıyla gerçekleşiyor.

       Maç günü geldiğinde Mike karşı takım oyuncuları tarafından yapılan hakaret ve sergiledikleri tavır karşısında oyundaki başarısı düşüyor. Daha sonra koçun hakemin yaptığı haksızlık karşısında Mike’yi savunması ve ona oğlum deyip sarılıp motive etmesi olumlu pekiştireç örneğidir. Bu olumlu pekiştireçle Mike sönmüş olan davranışını yani takım ile aile arasında bağıntı kurup takımı koruması gerektiğini hatırlayıp ikinci yarıda çok daha iyi bir performans sergiliyor. Ardından başarısını keşfeden koçlar onu okullarına davet ediyor. Fakat o okullardan birine gidebilmesi için not ortalamasının 2.5 üstünde olması gerektiğinden özel öğretmen ile birlikte hedeflenene ulaşmaya çalışıyor. Mike derslerinde başarılı olursa dünyanın en iyi spor okullarından birine gidebileceğinin farkındadır. Burada spor okuluna gitmek ödüldür. Bu ödüllendirme sayesinde Mike derslerine çalışıp gerekli not ortalamasını alıp, ödüle ulaşır. Dolayısıyla burada da ödülün öğrenme de  olan etkisinin oldukça fazla olduğu görülür. Bu ödül çeşidi ise olumlu pekiştireçlerden biri olan etkinlik türüne karşılık gelir. Etkinlik türü ise hoşa gidilen bir etkinliğe,bir gruba,okula dahil olma veya  katılma olarak adlandırılır. 

Not ortalamasını yükselten Mike seçeceği okul konusunda karasızlığa düşüyor. Ardından soruşturmacı Mike ile konuşarak onun aklını karıştırıyor. Ona yapılan her türlü fedakarlığın kendi çıkarları doğrultusunda olduğunu ileri sürüyor. Bütün bu iyiliklerin kendi istedikleri okulda okuması için yapıldığını söylüyor. Bu konuşmadan etkilenen Mike, evi terk ediyor.  Arkadaşlarının yanına gittiğinde anne ve kız kardeşi üzerine yapılan çirkin söylemler üzerine onları korumak için arkadaşları ile kavga ediyor. Kavga esnasında ortamda bulunan bebek ağlamaya başlıyor ve bu ağlama sesi Mike’nin geçmişte yaşadığı polisler tarafından annesinden alınma anını hatırlatıyor. Burada da klasik koşullanma söz konusudur. Bunun üzerine bulunduğu ortamdan uzaklaşıp annesini arıyor. Anne ile konuşarak Mike, istediği okula gidebileceğini kendi tercihlerinin daha önemli olduğunu anlıyor. Bunun üzerine Micheal Oher Ole Miss Amerikan takımına girmeyi başarmıştır. Ve katman katman soyulması gereken Michael,  anne Leigh tarafından hızlı bir şekilde soyulmayı başarılmıştır.


Sonuç olarak, filmde hiç bir umudu olmayan bir kişiye bile yeterince emek verilirse, gerekli öğrenme koşullarının oluşumunda yardım edilirse ve bununla birlikte yetenekleri doğrultusunda ilerletilirse gelinebilecek en yüksek noktaya varacağını görüyoruz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder