Sizleri felsefe tarihinin en karizmatik filozofuyla tanıştırayım; Albert Camus. Kendisi varoluşçuluğun önemli filozoflarından olmakla birlikte insan hayatına anlam katabilmek adına eşine rastlanmadık bir mücadele vermiştir. Kuşku yok ki o; ''saçma'', ''intihar'', ''başkaldırı'' temalarıyla beraber ''Sisyphos Söylemi'' ile tarihe damgasını vurmuştur.
Peki ya hayatın anlamı nedir? Hayatımıza nasıl anlam katabiliriz? İnsan belki de varolduğu süre boyunca bunları sorar kendine. Elbette herkesin yaşam şekline göre bir yanıtı varolsa da her insan hayattan beklentilerini karşılayınca meşhur hayatın anlamı sorusunun cevabını bulduğunu sanır. Beklenti ve hayallerini gerçekleştirmeyen insan kendini intihara sürekler. Fakat bu intihar Camus'a göre yalnızca kelime anlamı gibi ''kendini öldürmek'' anlamında değildir. İşte bu yazımda öncelikle Camus'un ele aldığı temalardan biri olan intihardan bahsetmek isterim.
Dünyanın insani özlemlere karşı kayıtsız oluşunu, mutluluk isteğini yüreğinin en derinliklerinde hisseden insanın dünyanın sessizliğiyle karşı karşıya kalmasını ''saçma'' olarak nitelendirir. Gerçekten de bazen ne kadar istersek isteyelim ve bunun yanı sıra çabalarsak çabalayalım hayattan bir karşılık alamayabiliriz. Hayalini kurduğumuzun yalnızca hayaliyle kalabiliriz. Evet... iç çekişinizi duyar gibiyim.😊 İşte tam da burada Camus bu saçmalık der.
Camus'a göre saçmanın tahammül edilemez ve dehşet verici bunaltısına dayanamayan insan onun yol açtığı şeylerden kurtulmak için çareler arar. İnsan için saçmayı ortadan kaldırabilmenin iki yolu vardır; ya insanı ya dünyayı yok etmek. Birincisine fiziki, diğerine ise felsefi sıfatıyla nitelendirerek intihar diye tanımlar. Felsefi intihar bu dünyadan vazgeçmektir. Yani insan ahiret inancına dayanarak bütün çabalarını maneviyat yoluna yöneltir. Kurtuluşu Tanrı'da arayarak saçma diye tanımladığı dünyayı ortadan kaldırabilir. Buna göre insani özlemlere kayıtsız kalan bir dünyada saçma bir hayatın bilincine varan insan kendine bu dünyadan farklı bir dünya arar. Bu arayış bir umut arayışına tekabül eder. Saçmadan kurtulmanın diğer yolu olan fiziki intihar, saçmayı duyumsayan insanın kendisini ortadan kaldırmasıdır.
Camus'a göre saçmaya mahkum olmuş, kötülük, umutsuzluk ve çaresizlik içinde olan insan kendisini kuşatan kaderden öc almak ister. Öc almak istemesi bu insanın köle olmayıp özgür olduğunu kanıtlamak istemesindendir. Bunun yolu da insanın kadere başkaldırıp kendini öldürmesidir. Fakat Camus intiharın asla bir kurtuluş olmadığını savunur. İntihar saçmaya başkaldırdığımızı göstermez. Bize özgürlüğü de getirmez. Aksine ona boyun eğdiğimizi, pes ettiğimizi gösterir. Onun gözünde intihar saçmanın onaylanmasıdır. Dahası kişinin yetersizliğinin ve güçsüzlüğünün kanıtıdır.
İnsan saçmadan kaçmak veya ondan kurtulmaya çalışmak yerine, kaderine dürüstçe boyun eğmelidir. Saçmaya bir yandan başkaldırırken bir yandan onu bütün yüce gönüllüğüyle kabul etmelidir. Asıl güçlü insan bunu yapandır. Saçmayı kabul edip onunla baş etmek insanı en azından içsel olarak özgürleştirir. Camus saçmayla hesaplaşmayı ve hayatı yoğun bir biçimde yaşamayı anlatmak ister.
Camus'un bu söylediği hayatı yaşayan kahramanı ise Sisyphos'tur. Bilindiği üzere Sisyphos Yunan mitolojisinde yalancı, tanrıları hor gören biri olup tanrılar tarafından bir kayayı hiç durmadan dağın tepesine çıkarmaya mahkum edilmiştir. Bu olumsuzluğa rağmen o kaderine dürüstçe boyun eğip ölümü değil yaşamayı seçen hayatını bu şekilde anlamlandıran her şeye rağmen pes etmeyip mutlu olmaya çalışan biridir.
Saçmalığın farkında varmış olan insan; mutlu olmak isteyen, özlemlerine kavuşmak isteyen, insanlarla ve dünyayla ilişki kurmaya çalışan fakat bu isteklerinin gerçekleşmediğini gören ama bu durum karşısında az önce bahsettiğim iki çeşit intihardan birine yönelmeyip bu durumu tüm açıklığıyla kabul eden ve bu sorun karşısında ne yapabileceğini araştıran insandır. Tıpkı kayayı her seferinde tepeye çıkarmak için ölesiye mücadele veren Sisyphos gibi. Onun bu durumu saçma ve trajik olmakla birlikte gerçekten de insanların durumu da Camus'a göre böyledir. Camus bizden Sisyphos gibi düşünmemizi ister. Çünkü o kayayı kendi kayası haline dönüştürebilmiş biridir.